AK Parti elitleri ve devlet yönetiminde artan SETA ağırlığı

Okunma Sayısı: 677    |    Yazı Tarihi: 22.05.2024


AK Parti’yi kuruluşundan bir yıl sonra, 2002’de iktidara taşıyan unsurlardan birisi de Türkiye’yi elitlerin yönettiği ve bu elitlerin halktan ve halkın ihtiyaçlarından koptukları şikâyetiydi. Haklı oldukları noktalar da vardı. Onlara göre, dış dünyayla ilişkiler, fonlar, eğitim imkânları filan da hep bu kendilerini “Beyaz Türk” sayan bu elitlerin ve çocuklarının tekelindeydi. Keza, atanmışların seçilmişlere üstünlük taslaması, parmak sallaması şikayetinin de seçmende karşılığı vardı. Yirmi yıl sonra geldiğimiz noktadaysa AK Partinin artık kendi eliti, kendi seçkinleri var. Bilal Erdoğan’ın mezun olduğu Kartal İmam Hatip Lisesi, hükümet kontrolündeki şirketlerin yönetim kadroları için, Avrupa Birliğine seyahat etmek için gerekli vize değerinde. Devlet yönetimindeyse Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfının ağırlığı giderek artıyor.


Dışişlerinde SETA seçkinleri

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 17 Mayıs’ta üç Dışişleri Bakan Yardımcısı atadı.

İki Bakan Yardımcılığı boşalmış; Ahmet Yıldız BM Genel Kurul Daimi Temsilciliğine, o atamayı kendisi için bekleyen Burak Akçapar da Cenevre’deki BM Daimi Temsilciliğine atanmıştı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek devlet kadrolarında tasarruf beklerken Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın artık dört değil 5 yardımcısı var. Ayşe Berris Ekinci Dışişleri kökenli ve Türkiye’nin en iyi enerji, enerji diplomasisi uzmanlarından. İki yeni Bakan Yardımcısı Dışişleri Bakanlığı kökenli değil SETA kökenli.

Burhanettin Duran SETA koordinatörlüğünü Nebi Miş’e bırakarak Dışişleri’ne geçiş yaptı. Aynı zamanda, başkanlığını halen Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı Akif Çağatay Kılıç’ın yaptığı Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi. Nuh Yılmaz ise SETA Vaşington temsilcisiyken Fidan tarafından Milli İstihbarat Teşkilatına (MİT) alındı, sırasıyla Medya, Analiz ve Kontrespiyonaj başkanları olarak çalıştıktan sonra Fidan’ın Dışişleri bakanı olmasıyla Stratejik Araştırmalar Merkezi başkanlığına getirildi.

Hakan Fidan’ın MİT’den Dışişleri Başdanışmanlığa taşıdığı Gürsel Dönmez’in yolu da SETA’dan geçmiş.


Cumhurbaşkanlığı, MİT, Merkez Bankası

MİT Başkanı İbrahim Kalın zaten 2006’da SETA’yı kurup yıllarca yöneten isim. O günlerin daha çoksesli Türkiye’sinde konuşmacı olarak davet edildiğimde, mütevazı makam odasında pide-ayran sohbetleri yapmışlığımız vardır. Kalın, yıllarca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önce başbakanlığı sonra Cumhurbaşkanlığında (ABD’deki Ulusal Güvenlik Danışmanına muadil) Güvenlik ve Dış Politikalar Başdanışmanı olarak paralel diplomasi sorumluluğu üstlendikten sonra istihbaratın başına atandı.

Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, bu görevinden önce SETA İstanbul Koordinatörüydü. Halen Cumhurbaşkanının en yakın halkasında, sadece yetki değil etki sahibi bir konumda. Halen Türkiye’nin Cezayir Büyükelçisi olan Mücahit Küçükyılmaz, SETA’da İletişim Koordinatörlüğü ardından Cumhurbaşkanı baş danışmanı olarak çalıştı.

Hatice Karahan SETA uzmanlığından önce Beştepe’de ekonomi danışmanlığına oradan da Erdoğan tarafından Merkez Bankası Başkan Yardımcılığına atandı.

SETA ve Kartal İmam Hatip gibi ekosistemler Türkiye’nin AK Parti döneminde kabuk değiştiren yeni yönetim seçkinlerini oluşturuyor.


SETA ve AB fonları

Gazeteci Metin Cihan’ın haberlerinden AB fonlarından sebeplenen AK Parti’ye yakın kuruluşlar arasında SETA Vakfının da adının geçtiğini okuyunca üç yıl önce bir yazıda sorduğum iki sorunun yanıtını buldum.

Yazıyı 2021 yılında İletişim başkanı Altun’un Türkiye’de çalışan uluslararası basını ki yabancı basın faaliyetini “Beşinci kol” yani casusluk kuşkusuyla dillendirmesi üzerine yazmıştım. Yazı SETA’nın 2019 yılında “Uluslararası medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” raporuyla başlatılan Türkiye’ye akan Avrupa Birliği fonları tartışmalarının yeniden alevlenmesini konu alıyordu. (*) Şu iki soruyu sormuştum: “Biraz “Hani bana?” kokusu almıyor musunuz burada? Hatta “Ona verme, bana ver” kokusu?”

Metin Cihan’ın AB fonları haberlerinde sadece SETA yoktu ama Bilal Erdoğan’ın Etnospor vakfından TÜGVA’sına, ÖNDER İmam Hatipliler derneğinden İHH’ya dek iktidara yakın kuruluşları, hatta kamu yayıncısı TRT de sebeplenmişti fonlardan. AB Türkiye temsilciliğinin bu haberler üzerine Brüksel’den takdir mi tekdir mi alacağını bilemem. Ama AB’nin de “Bükemediğin bileği öpeceksin” hizasına geldiği anlaşılıyor. Öte yandan tam bir “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” durumu.


Atanmışların parmak sallaması

Kendilerine “Beyaz Türk” denmesinden pek hoşlanan eski Türkiye seçkinleri hiçbir zaman AK Parti elitleri kadar birbirlerini kayıran, gözeten konumda olamadılar.

Yeni Türk seçkinleri dışarıdan en küçük hamlede birbirlerine kenetleniyorlar. Dışarıdan derken buna AK Parti’nin seçilmişlerini de katmak gerekiyor.

Örneğin, gerçi onlar da atanmış ama, belki bir-ikisi hariç hiçbir bakanın, bir-ikisi hariç hiçbir AK Parti yöneticisinin, milletvekilinin, hiçbir yüksek yargı kurumu başkanının gücünü Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı, İletişim Başkanı Altun, Cumhurbaşkanı Özel Kalemi Hasan Doğan veya Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum’la kıyaslamak isteyeceğini sanmıyorum.

Baksanıza Uçum yargıya müdahil olma çıkışlarını Anayasa değişiklik çalışmalarında parti temaslarını üstelenen TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a “Fikir tekeli” uyarısıyla yasama alanına genişletti.

Konu açılmışken Başkent kulisinden bir fısıltıyla bitireyim: Önceki Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın -hiç değilse- büyükelçi atanma gayretlerinden sonra, milletvekilliği trenini yakalayamayan bazı medya vitrinlerinin -hiç değilse- büyükelçi olma arzuları açığa çıkmış, hatta bazı önemli Erdoğan muhaliflerinin bile.

Neden olmasın, değil mi?


Not

(*) Raporun tamamına SETA sayfasından ulaşılamıyor. Raporun yazarlarından İsmail Çağlar’ın SETA’da 2021’deki toplu işten çıkarma sonrası istifa ettiği bildiriliyor.


MURAT YETKİN İsimli Yazarın Diğer Yazıları