BOP; İsrail-İran ve Türkiye…

Haber Tarihi: 18.06.2025

2003 yılında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın kaleme aldığı ve “Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek” diyerek duyurduğu “Büyük Orta Doğu Projesi” (BOP), Ortadoğu’nun kaderini belirleyen en etkili jeopolitik planlardan biri haline geldi.

Irak’ın işgali, Suriye iç savaşı, Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi ve İsrail’in Gazze’de Müslümanlara karşı yürüttüğü soykırım BOP planından vazgeçilmediğinin kanıtı oldu.

BOP, sadece sınırları değil, aynı zamanda bölgedeki rejimleri, iktidar yapılarını ve toplumsal dinamikleri de kökten değiştirmeyi hedeflemiştir.

İsrail’in güvenliği, enerji yollarının kontrolü, İran’da molla rejiminin devrilmesi ve Ortadoğu’da Amerika’nın egemenliğini güçlendirilmesi için BOP stratejisinin yeni adımı atıldı.

İsrail’in, İran’a doğrudan saldırısıyla birlikte Ortadoğu çok daha tehlikeli bir evre kazanıyor.

İsrail’in saldırılarına İran’ın sert karşılık vermesi bölgeyi Cehennem’e çevirdi.

Amerika’nın açık desteği haddinden fazla artarsa nükleer bombalar karşılıklı devreye alınabilir.

Bu durum sadece İsrail ve İran’ı değil başta Türkiye olmak üzere tüm bölgeyi etkileyecek 3. Dünya savaşını da tetikleyebilir.

Amerika- İsrail ekseninin temel hedeflerinden biri olan İran’daki mollalar rejiminin devrilmesi için hibrit savaş yöntemleriyle yürüttüğü; Ambargolar, iç kargaşaları teşvik, siber saldırılar ve doğrudan operasyonlar yetmedi.

İsrail’in saldırısı ile Amerikan’ın BOP planı İran’da rejimin değişmesi için askeri müdahaleye dönüştü.

Peki, tüm bu gelişmelerin Türkiye’ye etkisi ne olur?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllar önce sarf ettiği “Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanıyım” sözleri, bugün yeniden gündeme geldi.

15 Temmuz hain FETÖ kalkışması sonrası parlamenter rejimin yıkıldı.

Tek Adam Rejiminin kabulü BOP planı çerçevesinde Amerika’nın ekmeğine yağ sürdü.

Amerika karşısına Türkiye Cumhuriyeti devletini tek başına yöneten tek bir kişiyi aldı.

Erdoğan’ın İran konusunda zaman zaman denge siyaseti güden, bazen ise açıkça Tahran’a yakın duran söylemleri, Türkiye’yi hem Batı hem de İran-İsrail çatışmasında karmaşık bir pozisyona sürüklüyor.

İran ile İsrail arasında çıkacak doğrudan bir savaş, Türkiye sınırlarına kadar uzanabilecek insani ve askeri krizler yaratabilir.

Türkiye’nin hem NATO üyesi olması hem de bölgedeki en güçlü askeri aktörlerden biri olması, onu olası bir müdahale ya da tampon bölge görevine aday kılabilir.

Erdoğan’ın İran’dan yana tavır alması, İsrail açısından Türkiye’nin bölgedeki dengeleyici rolünü kaybetmesi anlamına gelir.

Türkiye’nin bu denklemde tarafsız kalması mümkün görünmese de atılacak her adımın hem ekonomik hem siyasi ciddi sonuçları olur.

Sonuç olarak BOP, yalnızca geçmişte kalmış bir Amerikan stratejisi değil, bugün bile bölgeyi şekillendirmeye devam eden aktif bir projedir.

İsrail-İran savaşı ihtimali, bu planın yeni bir aşamasıdır.

Türkiye ise bu oyunun tam ortasında hem tarihi hem coğrafi hem de siyasi nedenlerle bir kez daha kader belirleyici konuma geldi.

Hürriyet yazarı Hande Fırat’ın şu açıklaması çok önemli;

“İran’a saldırı için kalkan İsrail uçaklarından bazıları ilk gece Türkiye’nin hava sahasını ihlal etti. Kasıtlı olmadığı belirtilen hareket karşılığında Türk Silahlı Kuvvetleri anında reaksiyonla yanıt verdi, F-16’lar havalandı. Hava sahasını ihlal eden uçaklar telsizle uyarıldı. İsrail uçakları uyarının hemen ardından Türkiye’nin hava sahasından çıktı.”

Fırat’a soruyorum;

“Kasıtlı olmadığı belirtilen hareket” tespitini kim nasıl yaptı?

İsrail Türk hava sahasını kullanmak için kasıtlı olarak radar sistemimizi test mi etti?

Rus uçağını düşürdüğümüzü bile bile İsrail uçakları neden hava sahamızı ihlal etti?

Ortadoğu coğrafyasında tablo şu:

Bir yanda Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanı Amerika Başkanı Donald Trump,

Bir yanda Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanı İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu,

Bir yanda Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanı AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,

Bir yanda İran’daki molla rejiminin dini lideri Ali Hamaney…

Bu dört isimle alınacak siyasi kararlar ne sonuç doğurur tahmin etmek çok zor.

15 Haziran 2025’te, İktidar ve muhalefet ‘Milli Strateji’ belirlemeli diye yazdım.

Bu vahim tablo Türkiye’yi yeni bir Suriye bataklığına sokmaz inşallah.








ORHAN UĞUROĞLU İsimli Yazarın Diğer Yazıları