“MİLLET GERÇEK YÜZÜNÜ GÖRDÜ. SON PİŞMANLIĞIN FAYDA ETMEYECEK. BU MİLLET SENİ GÖNDERECEK”
“TÜM HASTA TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLERE, ÖZELLİKLE DE KADIN VE ÇOCUKLARA DERHAL ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ”
“İSTER AFİŞİNİ YASAKLA, İSTER SESİNİ YASAKLA, İSTER ZİNDANDA TUT. EKREM BAŞKAN’IN BİR VESİKALIĞINA YENİLECEKSİN”
“HER GÜN ŞEREFİMİZE DİL UZATANLARA ÇAĞRI YAPIYORUM. EY TRT, CESARETİN VARSA YAYINLA DURUŞMAYI, MİLLET İFTİRAYI DA GÖRSÜN GERÇEKLERİ DE”
“CHP İKTİDARINDA AB’YE TAM ÜYE OLACAĞIZ. HEM YASAKSIZ TÜRKİYE’Yİ HEM VİZESİZ AVRUPA’YI BİZ SAĞLAYACAĞIZ”
“HER ŞEYİN HESABINI SORACAĞIM. BU YAPTIKLARINIZI BURNUNUZDAN GETİRECEĞİM”
“BUGÜN OLDUĞU GİBİ BUNDAN SONRA DA İRADENİZE VE ÜLKENİZE SAHİP ÇIKMANIZI, BUGÜNKÜ İNANÇLA MÜCADELENİZİ SÜRDÜRMENİZİ BEKLİYORUM"
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Büyükçekmece Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingine katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “Bugün Marmara’nın incisi, güzel insanların, yürekli insanların, gönlünde vatan, millet, bayrak ve Atatürk sevgisi olan insanların, Büyükçekmecelilerin konuğu olmaya, sizlerle selamlaşmaya, sizlerle birlikte sesimizi duyurmaya geldik. Hepiniz hoş geldiniz. Diyorlar ki ‘Yazın ortasında miting mi olur? Büyükçekmece’de miting mi olur? Öğrenciler yokken, okullar kapalıyken, millet memleketteyken miting mi olur?’ Normalde miting olmaz. Ama miting yapmıyoruz ki eylem yapıyoruz biz burada, eylem yapıyoruz. Kadim tarihiyle yüzyıllar öncesinden gelen bu kadim kentte, bugün akşam sizlerle birlikte olmaya, birlikte sesimizi yükseltmeye, bir büyük haksızlığa itiraz etmeye, maskeleri düşürmeye, doğruları konuşmaya geldik. Büyükçekmece’nin sesini Türkiye’ye duyurmaya geldik” dedi. Özel, şunları söyledi:
“ÇOCUK YAŞINDAN BERİ HİZMET ETTİ, BÜYÜKÇEKMECE HASAN BAŞKAN’DAN VAZGEÇMEDİ”
“Bugün burada elbette Büyükçekmece’nin iradesine sahip çıkanlar, İstanbul’un iradesine sahip çıkanlar; asgari ücretle geçim mücadelesi verenler, iki simit alırken bir tanesinin hesabını yapan emekliler; emeklide, asgari ücretlide para olmayınca siftahsız gün boyu bekleyen esnaflar; hakkı yenenler, hakkı yenen, emeği sömürülenler var. Hepiniz hoş geldiniz. Hepinizi saygı ile selamlıyorum. Burada 19 Mart’tan sonra korkuyu evde bırakanlar; 19 Mart darbesine karşı direnenler, itiraz edenler, seçtikleri belediye başkanına sahip çıkanlar, bu meydanda korkmayanlar, yılmayanlar, diz çökmeyenler var. Biz bütün arkadaşlarımızla gurur duyuyoruz. Bu meydanları her seferinde kararlılıkla dolduran sizlerle gurur duyuyoruz. Elbette başaracağız. Başarmanın üç şartı var. Birincisi, olmazsa olmazı ahlaki üstünlük. Ahlaki üstünlük bizde. Sandıktan biz çıkmışız. Hizmeti biz yapmışız. Milletten kaçmamışız. Yine sandığa gitmişiz, yine kazanmışız. Ahlaki üstünlük bizde, psikolojik üstünlük bizde, çoğunluk enerjisi bizde. Biz kazanacağız. Bugün buraya Silivri’den geldim. Silivri’de Hasan Akgün Başkanımızı ziyaret ettim. Biraz önce onun adına kıymetli eşine, değerli torununa sarıldım, selamlar getirdim. Ama Hasan Başkan’ın en büyük selamı gözünden bile sakındığı Büyükçekmeceyedir, sizleredir. Bu sizin bildiğiniz, benim bildiğim ama Türkiye’nin duyması gereken bir hikayedir. Hasan Akgün burada, Büyükçekmece’de tam yedi kez seçime girdi, yedi kez seçildi. Hasan Akgün, ANAP’tan seçildi. Hasan Akgün, Cumhuriyet Halk Partisi’nde Baykal aday gösterdi, seçildi. Kemal Bey aday gösterdi, seçildi. Biz aday gösterdik, seçildi. 31 yıldır Belediye Başkanı olarak, 50 yıldır belediyeci olarak çocuk yaşından beri buralara, sizlere hizmet etti. Allah var ya, bugün de konuştuk, gülüştük. Biz bu dönem Ekrem Başkan ile birlikte ‘Hasan ağabey’ dedik, ‘30 yıl yaptı. Değişim, diyoruz. Bir genç arkadaşa görevi versin. Hasan Başkan’a bir görev tanımlayalım. Belediye Başkanlarının ağabeyi olarak, Genel Koordinatörü olarak, onlara katkı sağlasın, onlara tecrübelerini aktarsın.’ Allah var Hasan Başkan da ‘Olmaz’ demedi. Yani biz Hasan Başkan’dan vazgeçtik Büyükçekmece için. Hasan Başkan, kendinden vazgeçti. ‘Bunca yıl yaptım, nasıl derseniz öyle yapalım. Nerede derseniz partim için çalışırım’ dedi. Ama anketi bir yaptık ki Hasan Başkan’dan kim vazgeçmedi? Siz vazgeçmediniz, Büyükçekmece vazgeçmedi. Memnuniyet; yüzde 65. Altı sefer seçilmiş. En az iki kişiden birinin oyunu almış. Kimi koyduysak ankete Büyükçekmece ‘Hasan Akgün’ dedi, başka bir şey demedi. Özal’ın adayı, Ecevit’in başkanı, Baykal’ın adayı, Kemal Bey’in adayı, bizim adayımız ama sizin gözbebeğiniz. Siz bırakmıyorsunuz.”
“BEN SÖYLEYEYİM TÜRKİYE DUYSUN”
“Gece-gündüz çalışan, bir an durmayan, bitmeyen enerjisi ile koşturan Başkan, geçen sene martta 30 yılı tamamlayınca ‘Yeter’ demiş. 30 yıl boyunca çoğu, tamamı neredeyse muhalefetteki hizmetlerinde. Erdoğan İBB Başkanı’yken, kendi grubunun Başkanı’yken başlayarak çalışmış. Defalarca denetlenmiş. 30 yıl boyunca buraya binlerce müfettiş gelmiş, incelemiş. Hiçbir kusur bulmamış. Şimdi bu sene bir yıl içinde yedinci döneminde güya gelmişler, Hasan Başkan’da kusur bulacaklar, kara çalacaklar. Bakın buldukları kusuru ben söyleyeyim, Türkiye duysun. Bu ilçenin tanınmış müteahhitlerinden biri inşaat yaparken, yapması gereken fore kazıkları çakmamış. Vatandaşın biri de bunu CİMER’e şikayet etmiş. CİMER almış, buraya yollamış. Hasan Başkan gitmiş, baktırmış. Kazıkları çakmamış. İnşaatı mühürlemiş. Müteahhit mahkemeye gitmiş. Mahkeme Hasan Başkan’ı haklı görmüş. Bu süreçte ‘ona, buna iftira at’ kampanyasında bu müteahhiti götürmüşler, Hasan Başkan aleyhine ‘Rüşvet istedi. Vermedim diye inşaatımı mühürledi’ diyor. Buradan Başsavcıya sesleniyorum. Dedim ya ‘Sert kayaya çarptınız’ diye. Şimdi yaz iddianameyi, göreyim bakalım bu müteahhitin söylediğini. CİMER’e şikayet var. Yollayan; CİMER. Mühürlüyor, mahkemeye başvuruyor. Hasan Başkan’ı haklı gören; mahkeme. Ama siz iftiracı üzerinden bunu getirip ifade verdirtiyorsunuz. İkinci bir husus: Yine bir başka müteahhit. Bir AVM var, emsal artışı istiyor. AVM olacak ama bu emsal artışından da müteahhit yararlanacak. Hasan Başkan diyor ki ‘Bunu veririm ama 45 derslikli kız meslek lisesi yaparsın.’ Kabul ediyor. Resmi protokol yapıyorlar. 45 derslikli kız meslek lisesi karşılığı AVM’ye emsal veriliyor. Savcı bunun adına ‘rüşvet’ diyor. Ey Savcı, bu İstanbul’da ne AVM’ler diktiniz, ne gökdelenler diktiniz. Tayyip Erdoğan diyor ya ‘Bu şehre ihanet ettik. Ben dahil ihanet ettik.’ Geldiklerinde dört gökdelen vardı, şimdi 257 tane. O artışlardan ayakkabı kutuları doldu, çikolata kutuları doldu, elbise askıları doldu. ‘Babacığım sıfırladım’ dedi, o da oldu. Hasan Akgün, cebine bir lira koymamış, 45 derslikli kız meslek lisesi yaptırmış. Eğer suçu buysa, helal olsun Hasan Başkan’a.”
“‘ERDEMLİLER HAREKETİ, EMSALCİLER HAREKETİNE DÖNDÜ’ DİYORLAR”
“O emsal artışlarıyla kimler neleri cebine koyuyor. Dolarları nerelere istifliyor, neler yapıyor. Bütün İstanbul biliyor. En iyi de AK Partililer biliyor. ‘Biz bu partiyi Erdemliler Hareketi diye kurduk, sonra Emsalciler Hareketine döndü’ diyorlar. Emsalciler size söylüyorum: Bizde leke yok. Kirli ellerinizi çekin Başkanımızın üzerinden. Bir başka müteahhite şikayet yaptırmışlar. ‘Bana kreş yaptırdı.’ Bir başkasına şikayet yaptırmışlar. ‘Bana hasta bakım evi yaptırdı.’ Bunu şuradan söylüyorum: Ankara Büyükşehir’de 97 yolsuzluk dosyasına savcıdan önce Süleyman Soylu el koydu. Birini bile açmıyorlar. Her birisi Melih Gökçek’in haksız emsal artışları karşısında aldıkları. Bugün okul yaptırana, kreş yaptırana, huzur evi yaptırana, cebine bir kuruş koymayıp bu kentin rantını bu kente aktarana iftira atamazsınız. Büyükçekmece Basketbol Takımı’nı bilenler bir alkışlasın takımı. 11 yıldır süper ligde. 2017 yılında, 8 yıl önce bir müteahhit 4 bin lira bağışta bulunmuş kulübe, hesabını soruyorlar Hasan Başkan’a. Burada işi olup da kulübe bağış yapma işini… Ki bu takım ay-yıldızlı al bayrağı göklere çektiren, Avrupa’da ülkemizi temsil eden, birinci ligde 11 yıldır başarıdan başarıya koşan bu takıma ‘Müteahhit yardım yapmış’ diye Hasan Başkan’a rüşvet muamelesi yapmaya çalışıyorlar 30 yılın sonunda. Buradan herkesin gözünün içine bakarak, eğer belediye-takım ilişkisi suçsa, İstanbul Büyükşehir Spor Kulübü vardı değil mi? 2014’te adı ne oldu? Başakşehir Futbol Kulübü. Ne yaptılar? Emmanuel Adebayor’u getirdiler. Adebayor’u 10 milyonlarca euroya transfer ettiler. Herkes biliyor ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. AK Parti’nin elindeyken, İBB Kültür A.Ş.’den alınan bağışlarla, müteahhitlerin bağışlarıyla, iş yapanların, ihale alanların bağışlarıyla ‘İBB Spor’ oldu ‘Başakşehir’. Oldu en büyük başarıları elde eden en büyük takım. Bununla övündünüz. Siz Başakşehir’e bağış yaptırınca milyonlarca euro; bu futbolu desteklemek. Burada var 24 tane amatör spor kulübü. Hepsi destekleniyor. Basketbol takımı da Büyükçekmece Basketbol Takımı da destekleniyor. Hesabı Hasan ağabeye soruluyor. Hadi oradan be.”
“HESABINI SORACAĞIM”
“21 yıl önce kızının aldığı evin, bugün hesabını soruyorlar. Vergisi çıkınca ‘Pardon’ diyorlar. Ben buradan açıkça söylüyorum. Geçen hafta bu başsavcının, bakın adalet teşkilatı, Adalet Bakanlığı, savcısından hakimine, zabıt katibinden mübaşirine ve cezaevlerindeki infaz koruma memurlarına kadar çile çeken insanların, güçlük çeken insanların cansiperane çalıştığı bir Bakanlık’tır, bir teşkilattır. Bugün 45 bin lira alıyor İnfaz Koruma Memuru. İhtiyacın üçte biri kadar lojman var. Üç memurun ikisi lojmanda kalamıyor. Maaş 45, kira 20 ve geçinmeye çalışıyorlar. Savcılar, hakimler, bunların hepsi önemli görevler yapıyorlar ama İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’na Boğaz’da, Boğaziçi öngörünümün içinde, hem de korunması gereken kültür varlığıyken, üzerine çivi çakmak yasakken villa veriyorlar. En pahalı malzeme ile donatıyorlar. Korumalar, şoförler için müştemilat yapıyorlar. Havuz yapıyorlar. Biz bunu söyleyince beyefendinin avukatı çıkıyor televizyona ‘Ya bu yapımına başsavcı gelmeden başlandı. Bu ne demek? Diyorlar ki ‘Seni oraya vereceğiz, güzel bir ev istiyor.’ Gelmeden hazırlığına başlıyorlar. Bundan önce başka başsavcı oturmuş mu orada? Yok. Havuz var mı? Havuz yapıyor ama diyor ki ‘Kendine mi yapıyor. Başsavcılığın konutuna yapıyor.’ Öyle bir masraf yapılıyor oraya. Devletin ödeyebildiği para belli, yapılan masraf belli. Parası nereden geldi? O da Özgür Özel’in kara defterinde kayıtlı. Soracağım hesabını. Soracağım hesabını. Havuzda çalışan üç işçiye kimin kapris yaptığını, kimin burnundan getirdiğini, evin camları takılırken neler olduğunu, oradaki işçileri teker teker, oranın masrafını yapanları teker teker biliyorum. Hepsinin hesabını soracağım, bu yaptıklarınızı burnunuzdan getireceğim. Haydi çıkın açıklayın. O lojmana yapılan ödemeleri dökün, faturaları dökün. Devletin ödediği para da görünsün, açıktan ödenen para da görünsün. Hodri meydan. Hani önüne gelene ‘Yolsuzluk, rüşvet, yok efendim soğuk cüzdan, yok efendim kuyumcudan açtırmış, doları saydırmış.’ Bir tanesini ispat edemediler, bir tanesini. Ama ben biliyorum nereden çıkıyor bu laflar. Kişi kendinden bilir işi. Oradan çıkıyor bu laflar.”
“DERHAL ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ”
“Büyükçekmece’nin güzel insanları, buradan birincisi Hasan Başkan’a ve ikincisi hepinize çok selam söyleyen Ekrem Başkan’a, önce bir kocaman alkış. İki tane yiğidimiz, tabii çok sayıda kardeşimiz orada ama Büyükçekmecelilerin oy verdiği iki tane yiğidimiz, Hasan Başkanımız ve Ekrem Başkanımız için cep telefonları çıksın, yiğidim aslanım gelsin. İzliyorlar sizi. Bu muhteşem koro kendini bir alkışlasın bakalım. Şimdi biraz önce yiğidim aslanımı kimden dinledik? Bir Maçkalı’dan, Volkan Konak’tan dinledik. Allah gani gani rahmet eylesin. Biz yiğidim aslanımı Volkan Konak’ın vefatından sonra ilk çalacağımızda Beylikdüzü’nde, Mehmet Murat Çalık dedi ki ‘Bunu Zülfü ağabey çok güzel söylüyor ama hemşerimden çalarsanız çok seviniriz’ dedi. O gün bugün İstanbul’da olursa mutlaka Mehmet Murat Çalık için Volkan Konak’tan çalıyoruz yiğidim aslan hanımı. O yiğidim de tedavi görüyor, hastalığını bizden bile gizlemiş. Sordum ‘Niye gizledin?’ dedim. Diyor ki ‘Hastalığı bahane yapıp özgürlük dileniyor gibi olmak istemedim.’ ‘Yahu’ dedim ‘Çok önemli hastalıklar bunlar. Niye öyle?’ En son sağlığı bozulunca artık gizlenecek tarafı kalmadı, şimdi hastaneye gitti geldi, tedavi oluyor şimdi. Buradan hızla Mehmet Murat Çalık’a da, tüm hasta, tutuklu ve hükümlülere de, özellikle kadınlara ve çocuklara derhal özgürlük istiyoruz. Derhal özgürlük istiyoruz.”
“EKREM İMAMOĞLU ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMDE TÜRKİYE’Yİ AK PARTİ’DEN ALACAK”
“Şimdi il başkanım gösterdi bir tweet var. 19 Mart günü, 2012’de Ekrem İmamoğlu bir tweet atmış. Tweet şu, kamera da gitti çekiyor. ‘Beylikdüzü’nde iktidar olmadan bize uyku yok. Bilin ki ardından İstanbul’da, Türkiye’de iktidarız.’ Bu tweeti atan kişi 19 Mart 2012’de Beylikdüzü’nün ilçe başkanı ve o gün Beylikdüzü Belediyesi AK Parti’de. Bu tweeti atıyor, ‘Beylikdüzü’nde iktidar olmadan bize uyku yok’ diyor. İki sene sonra Beylikdüzü’nü AK Parti’den aldı. Beş yıl çalıştı, 2019’da İstanbul’u AK Parti’den aldı. Şimdi önümüzdeki seçimde Türkiye’yi AK Parti’den alacak Ekrem İmamoğlu. Şimdi o zaman zamanı da gelmişti. Buradan Ekrem Başkan’ın ilk yola çıktığı Beylikdüzü’nden ve burada 31 yıl boyunca atom karınca gibi çalışan Hasan Akgün’ün hemşerilerinin önünde, bir de anneannem Selanikli, dedem Üsküplü, akrabalarımın gözüne baka baka Erdoğan’a diyorum ki hatta önce şunu söyleyelim bir tekrar edin. Ey Erdoğan, sandığı getir, adayımı bırak. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. İşte bu sandık gelince, ne zaman istiyoruz? Artık bunun adını koyalım. Bugün çıkan anketlerde kararsızlar dağıtılmadan, Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 30’un altında. Cumhuriyet Halk Partisi kararsızlar dağıtılmadan 4-4.5, dağıtılınca 6-7 puan ileride. Cumhuriyet Halk Partisi çok partili dönemde 1977’deki 41.5’lik puana en yakın durumda, yüzde 40’ın üstünde. Şimdi Erdoğan’a sesleniyorum, benim adayım belli. Sandığı istiyoruz. Oyumuz belli, oyun belli. 2 Kasım Pazar günü çık karşımıza, getir sandığı. Seni yüzde 29’la orada oturtmam. Yüzde 29’la orada oturamazsın. Milletten kaçamazsın. Cesaretin varsa, hodri meydan. Getir sandığı. Buradan Erdoğan’a bir kez daha sesleniyoruz. Milletten kaçamazsın, sandıktan kaçamazsın, yüzde 29 oyla orada oturamazsın. Seni oturtmayız. 2 Kasım Pazar, adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum.”
“İNSANDA BİRAZ UTANMA OLUR”
“Buradan bir şeyi daha söyleyeyim. Ekrem Başkan’ın afişleri yasak, sesi yasak. Korkuyorlar. Ama Erdoğan’a sesleniyorum: İster afişi yasakla, ister sesini yasakla, ister zindanda tut. Sandığı getir Ekrem Başkan’ın bir vesikalığına yenileceksin. Bir vesikalığına. Diyorlar ki buradakiler, diyor ki ‘Erdoğan istifa, Tayyip istifa.’ Nasıl demesin? Nasıl demesin? Son 10 yılın en yüksek işsizliği yüzde 33’le şu anda son 10 yılın en yüksek işsizliğindeyiz. Genç işsizliği yüzde 37. Kadın işsizliği yüzde 40. Ve çiftçi yaşı 30’dan çıkmış 58’e. 20 yılda 500 bin çiftçi artacağına, 20 milyon nüfus artarken, aksine 500 bin de azalmış. 1 milyon çiftçi kayıp. Dünya gıda enflasyondan şikayet ediyor, Avrupa ortalaması yüzde 3, Türkiye’deki gıda enflasyonu yüzde 33. Avrupa’daki 29 ülkenin en fakiriyiz, en yoksuluyuz. Ve öyle bir iktidarla karşı karşıyayız ki; verdiği hiçbir sözü tutmayan, emekliye, asgari ücretliye dokunmayan, ama Ekrem Başkan’dan korkusuna 60 milyar doları harcayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu şehre biz aday olarak Ekrem Başkan’ı gösterdik, onlar güvendikleri bakanları, Murat Kurum’u gösterdiler. O Murat Kurum geçtiğimiz günlerde çıkmış, deprem konutlarını teslim ediyor, hava yapıyor. ‘Dediler ki’ diyor ‘Konutları yapamazsınız. Bakın 250 bin konutu teslim ettik.’ Gerçekten insanda birazcık utanma olur, arlanma olur. Senin Genel Başkan’ın Erdoğan, depremden hemen sonra seçime giderken, o isterken dedi ki ‘650 bin konut yapacağız, konutları bir yıl bitmeden teslim edeceğiz.’ Üstünden tam 2.5 yıl geçmiş, ‘Bir yılda bütün konutları vereceğiz’ diyen 2.5 yılda yüzde 38’ini vermiş. Bir de utanmadan böbürleniyorlar. Erdoğan, oy almak için depremzedeyi kandırmıştın. Murat Kurum, konutların yüzde 38’ini yapmakla övünmektedir. Bu milletin düşmanı bu yalancı iktidardır, gerçek dostları buradayız, bizleriz, burada olacağız. AK Parti iktidara ilk geldiğinde, teslim aldığı Türkiye’de en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alırdı, bugün 2 çeyrek altın. Geldiklerinde asgari ücret 7 çeyrek altın alırdı, bugün ancak 3 çeyrek altın alıyor. Ve bu son seçimden önce ‘Gerekirse asgari ücrete yılda dört zam’ diyenler, seçimden sonra geçen sene bir kez bile asgari ücrete zam yapmadılar. 17 bin 2 lirada bir sene asgari ücretliyi beklettiler. Bursa mitingimizden beri meydan meydan gezerek, hem asgari ücrete enflasyon farkını, hem de asgari ücretlilerin hak ettiği refah payını istiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak asgari ücretle ilgili beklentimiz, talebimiz 30 bin 205 liradır. Ve bu ara zammı bir büyük mücadeleyle ya alacağız, ya bu milletin o zammı vermeyenleri yolladığını en kısa zamanda göreceğiz. Şimdi bütün asgari ücretliler ve bütün emekliler için buradan Büyükçekmece’den bütün Türkiye’ye seslenelim. Ara zam hakkımız, söke söke alırız. Bu yüzden işte, evinizde televizyon karşısında, rahat balkonunuzda, şezlongda ya da bu güzelim Büyükçekmece’nin sahil kenarında, kordonda oturmak varken; yazın bu sıcağında ayakta burada gelip de hem seçtiklerine, hem emeklisine, asgari ücretlisine, alın terine sahip çıkanlar gerçek halkçılardır, vatanseverlerdir. İyi ki varsınız. Bu millet bakan evlatlarını da görüyor, kendi için dertlenen vatan evlatlarını da görüyor. Vatan evlatlarını da. Tutmuş bu şartlar altında Erdoğan bana diyor ki, ‘Efendim Ekrem’i bırak, başkanları bırak, Ankara’ya gel partinde otur.’ Hatta diyor ki ‘Bugüne kadar onlara sahip çıktığın için gel, etkin pişmanlıktan yararlan’ diyor bana. Bir sözüm Tayyip Erdoğan’a. Ben etkin pişmanlık falan bilmem. Ama bu millet seni gördü, gerçek yüzünü gördü. Son pişmanlığın fayda etmeyecek. Bu millet seni gönderecek.”
“SENİN KEFİL OLDUKLARININ DURUMU ORTADA”
“Kimin arkasında durduğunu bileceksin. Geçmişi hatırlayalım. Çok kudretli bir başsavcı vardı, Zekeriya Öz. Erdoğan ona kefildi, onun yerine davanın savcısıydı. Altına zırhlı araçlar çekerdi. Özel konutlar verirdi. Ama ne oldu? O günlerde o Zekeriya Öz’cüydü, Özgür Özel yine Silivri’de, yine Ergenekon’da, Balyoz'da, askeri casuslukta, cümle kumpasta vatanseverlere kefil oluyordu. Şimdi Erdoğan gözümün içine bak, o gün sen Zekeriya Öz’e kefildin, ben Mehmet Haberal’a. Sen Zekeriya Öz’e kefildin, ben Mustafa Balbay’a. Sen Zekeriya Öz’e kefildin, ben İlker Başbuğ’a. Sen Zekeriya Öz’e kefildin, ben bu ülkenin namuslu, onurlu askerlerine, komutanlarına. Seninki 15 Temmuz’da sıçan gibi kaçtı, benimkilerin alnı açık, başı dik dolaşıyorlar. Benimkiler onurlarıyla, gururlarıyla, İlker Başbuğ alnı açık başı dik geziyor. Senin kefil olduklarının durumu ortada. Bugün de onurla, gururla Ekrem Başkan’a kefilim ben. Göreceğiz senin kefil olduğunu da. Göreceğiz. Burada bir çağrı: Eğer kefaletine güveniyorsan, iddialara güveniyorsan, benim kadar cesaretin varsa gel bu hafta Meclis’te iki maddelik kanun yapalım. İsteyenin mahkemesini televizyondan yayınlayalım. Millet iftiraları da dinlesin, cevaplarını da dinlesin. Hodri meydan. TRT’de her gün namusumuza, şerefimize, haysiyetimize dil uzatanlara çağrı yapıyorum. Ey TRT, cesaretin varsa yayınla bakalım duruşmaları. İftirayı da görsün millet, gerçekleri de duysun.”
“12 YILDIR YENİ UÇAK YOK, S400’Ü ALDIK, KULLANAMIYORUZ”
“Bir yandan yukarıda Rusya-Ukrayna savaşı, aşağıda Filistinlilere soykırım yapan İsrail’in zulmü, istikrarsız Suriye ve en nihayetinde uluslararası hukuku hiçe sayarak, gelip İran’ı hiçbir Birleşmiş Milletler kararı olmadan bombalayıp giden Trump. O Trump bugün ‘İran’ı bombala’ diye şarkılar, klipler yapıp, yayınlıyor. Bir yandan da Erdoğan Trump ile fotoğrafını yayınlayıp övünüyor, seviniyor. ‘Gazze güzelmiş, buralara oteller, kumarhaneler yapacağım, Filistinlileri süreceğim’ diyen Trump’a, İran’ı vuran Trump’a, İsrail’i şımartan Trump’a bir kelime söylemeyen Erdoğan da ortadayken Trump’ı da kınıyorum, Erdoğan’ı da kınıyorum. Ben bu gece mitinglerinden asla vazgeçmem. Bu gece sizinle birlikte olmak için geldik ama yarın sabah 08.00’de Brüksel’de toplantıda olacağım. Gece 03.00’de uçağa binip gideceğim. Brüksel’de Avrupa Birliği Konseyi’nin Liderler Toplantısı’na, hazırlık toplantısına Avrupa Birliği’ndeki ülkelerin sol, sosyal demokrat partilerinin çatı örgütüne, İsveç’in önceki Başbakanı’nın başkanlığında, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ile Alman Şansölye Yardımcısı Lars Klingbeil ile ve tüm Avrupa’nın sosyal demokrat liderleriyle; içlerinde devlet başkanları, başbakanlar, bakanlar bir araya geleceğiz. Türkiye’nin hakkına ve menfaatine olan ne varsa konuşacağız, anlatacağız. Maalesef Türkiye son 23 yılda envanterine sadece 30 tane uçak ilave edebildi. Son 12 yıldır tek bir uçak yok. F35’in parasını verdik, programdan atıldık. S400 yüzünden bu başımıza geldi. Ama S400’ü aldık, kullanamıyoruz. Tepemizde füzeler uçuyor. Hangarda tutuyoruz. Böyle günde bile kuramıyoruz. F16’lara modernizasyon; ona bile izin vermiyorlar. Yunanistan’ın F16’sı modernize olmuş. Bizimki onu göremiyor, o bizi görüyor. Yunanistan’da F35 var, İsrail’de F35 var. Durumumuz envanter olarak kötü. Bunların giderilmesi lazım. Eurofighter’in Türkiye’ye verilmesi lazım. Her gittiğim toplantıda hem bunu söylüyorum, hem Avrupa Birliği’ne tam üyelikle ilgili kararlılığımızı ifade ediyor, onların desteklerini imza altına alıyorum. Buradan bütün gençlere sesleniyorum: Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarında hızla Avrupa Birliği’ne tam üye olacağız. Hem yasaksız Türkiye, hem vizesiz Avrupa’yı biz sağlayacağız. Söz veriyoruz gençlere.”
“TÜRKİYE’Yİ DE ÇALIŞARAK VE MÜCADELE EDEREK KAZANACAĞIZ”
“Değerli ilçe başkanım, belediye başkanvekilim, il başkanım buradalar. Hepinize teşekkür ederim ki onların huzurunda imza kampanyasında büyük bir emek verdiniz. 20 milyonuncu imzayı topladık, geri saymaya devam ediyoruz. Buradan bir müjdeyi sizlerle paylaşmak isterim. Türkiye’deki en önemli sorun; sandık güvenliği. Seçimler yaklaşırken, hep sorulur: Sandıklar tamam mı? Buradan, Büyükçekmece’den Türkiye’ye duyuruyorum. Tüm sandık görevlileri tamam. Şimdiden tamam. Biz hazırız, sandığı bekliyoruz. 180 binin üzerindeki sandık görevlimizle, 50 bin mahalle temsilcimizle birlikte, 230 bin kişi yarın öğlenden itibaren tüm Türkiye’de kendi sorumluluk alanlarında… Ne demek sandık görevlisi? 350 kişinin, 300 kişinin oy kullanacağı o sandıkta listeyi eline alacak. İmza atanı, atmayanı tespit edecek. Atmak isteyenin imzasını alıp getirecek. Seçime kadar AK Partili-MHP’li olsun sandığındaki herkesin ismini öğrenecek. Seçim günü kapıdan girene ismiyle hitap edecek. Böyle bir döneme başlıyoruz. Söz vermiştik, durmak yok. Çok çalışacağız. Asla ve asla durmayacağız. Nasıl Ekrem İmamoğlu, 2012’de bize ‘Durmak, uyumak yok’ deyip Beylikdüzü’nü, İstanbul’u aldıysa; nasıl Manisa’yı yüzde 6 ile başlayıp, yüzde 60 ile kazandıysak; Türkiye’yi de çalışarak, mücadele ederek kazanacağız. Tüm sandık görevlilerime sesleniyorum: Listeleri alın, yarından itibaren 300 kişilik sandığınıza santim santim çalışın. Bir hafta, 10 gün sonra gittiğim şehirde sandık görevlisinin koluna gireceğim, kapıları birlikte çalacağız. ‘Bu görevli sana geldi mi?’ diye bizzat soracağım. Sandığını tanıyanı, çalışanı, ismini öğreneni alnından öpeceğim. ‘Sen gerçek bir Cumhuriyet Halk Partilisin’ diyeceğim.”
“YILMADAN VE DURMADAN ATATÜRK’ÜN PARTİSİNİ İKTİDARA GÖTÜRÜYORUZ”
“Değerli Büyükçekmeceliler; bu sıcak günde, bu zor günde, bu kasvetli günde bugün hep birlikte olduk. Bundan sonra bugün olduğu gibi çağrıldığınız her toplantıya gitmenizi, verilen her görevi yapmanızı, iradenize, ilçenize, şehrinize, ülkenize sahip çıkmanızı, bugünkü enerjiyle, bugünkü inançla bu büyük mücadeleyi sürdürmenizi bekliyorum. Var mıyız? Hazır mıyız? Hazır mıyız? Nereye gidiyoruz? Hep beraber el ele, omuz omuza, yılmadan ve durmadan Atatürk’ün partisini iktidara götürüyoruz. Var mıyız? Hazır mıyız? O zaman yürüyelim mi arkadaşlar? Yürüyelim arkadaşlar, haydi bakalım.”